24 Şubat 2015 Salı

Pembe ahşap bebek kutusu

Merhaba blogger dostları,

İncik boncuk uğraşılarım devam ediyor, hiç boş durmuyorum fakat dünyanın en zor işiymiş sanki şuraya girip iki fotoğraf paylaşıp, iki üç satır yazı yazmak, nasıl eriniyorum anlatamam. Plan program insanıyım oysa (!)
Şu saatte şunu yapıcam, şu şu gün şunları yapıcam, şu saate kadar şunları yetiştiricem... Fasa fiso hepsi.. Kendimi alakasız birşeylerle uğraşırken buluyorum en sonunda :) Daldan dala atlıyorum. Velhasılı kelam mini mini bir baby için bu sevimli pembe kutumdan yaptım yine. En sevdigim çalışmalarımdan birinin en sevdiğim renkle buluşması.. Umarım beğenirler ama beğenilmeyecek gibi de değil hani (Allahım ben narsistmiyim :) yooo yooo değilim :) Oooo yooo :)

Bu deli kız lafı uzatıp dallandırıp bulaklandırmadan konuyu, gitsin iki etraf toplasın, iki ütü yapsın.

Ne demişler ; ev iş bekler, eş aş bekler :)

Kalın sağlıcakla..









14 Şubat 2015 Cumartesi

Kanvas tabloya resim transferi

Sevgililer günü öncesinde yetiştirmek isterdim fakat olmadı ne yazık ki.. Zamanlar, durumlar uymadı. Herşeye yetişmeye çalışırken bir şeylere geç kalabiliyorum haliyle. Kuzenimin eşi sevgililer gününde ona hediye etmek için internette dolaşırken bulmuş bu projeyi. Fakat gel gelelim pekte başarılı olamamış. Benden yardım etmemi istedi. Zor transfer uygulaması konusunda çok pratiğim ve de yeteneğim (önceki denemelerimde pek başarılı değildim de :(  ) olduğunu söyleyemem. Ama istedi bir kere, günahıyla sevabıyla bu proje benimdir!

Sonuç mu? Dediğim gibi çok başarılı değilim hala, denedim gördüm bir kez daha. Transfer tutkalını sürdükten sonraki o hava kabarcığı kalmadan yapıştırmak ve ardından soyma işlemi çok sıkıntılı. 

Sonra içim rahat etmedi, başka bir kanvas tabloya kuzenimin gelinlikli tek fotosunu normal transfer yöntemiyle çalıştım, ve de rölyef pasta ile süsledim. Sanırım bunu daha çok sevdim, umarım o da sever :)

NOT: Unutmadan, sevgiyi her gün yaşayıp, yaşatacağınız ve bunu dile getireceğiniz nice günleriniz olsun, bir tek gün değil her gününüz sevgi dolu olsun..

Zor transfer tekniğinde ters baskı aldığımız resmi Transfer tutkalı ile ters şekilde yapıştırdım tablomuza (hatalarım var evet) ve 24 saat beklemesi gerektiği için bir süre vedalaştım kendisiyle.


24 saatimiz dolunca üzerini ıslatarak, hafif parmak dokunuşlarıyla resmi soymaya basladım. En zor kısmı bence..


Aman dikkat en ufak bir yanlışlıkta fazla soyabilir ve resme zarar verebilirsiniz. Bakınız 2 resim aşağıda benim yaptığım gibi :(




Görüldüğü gibi bazı yerlerde hatalar oluştu, napalım öğreniyorum hala bu zor transfer olayını. Kenarlarına rölyef pasta yapıp kurtarma çalışması yapıcam artık bir ara geçmiş ola..


NORMAL TRANSFER UYGULAMASIYLA ÇALIŞTIĞIM İSE;

Tablonun üzerine transfer tutkalı sürdüğüm resmimi yapıştırdım. Üst ve alt tarafına rölyef pasta uyguladım. Rölyef pastayı renkli olsun istemediğim için beyaz bıraktım.


Parmak yaldız ile rölyef pastalara hafif renk verdim.

2 Kat Su Bazlı Vernik ile vernikledim.

Ve işte Sonuç :)


Bu kanvas tablo olayını sevdim aslında, yakında yeni planlarım var hayata geçireceğim ;)











12 Şubat 2015 Perşembe

Minik bir kuşun ameliyat hikayesi..

Yoktum yine bir süredir. Benim dünyalar tatlısı minik kuzucuğum bir süre önce, tıp için küçük, fakat onun ve bizim hayatımız için büyük bir bademcik ve geniz eti ameliyatı geçirdi.





 Neredeyse 6 aylık olmasından bu yana birkaç ay arayla şişen ve her seferinde antibiyotik kullanmadan geçmeyen bir boğaz enfeksiyonu yaşıyordu. Geceleri horlaması, sık sık uyanması, saçma sapan yatması bu büyük geniz eti ve bademciklerinden kaynaklanıyormuş meğer. Bademciklerinin üzeri beyaz beyaz oluyordu. Bununla birlikte her enfeksiyonda yaşadığımız ateşlenmeleri, boğulurcasına öksürmeleri de yaşam kalitesini düşürüyordu. Telaşlanmamamız mümkün değil, her seferinde kendimizi alelacele hastanede buluyoruz.

Derken yine birgün antibiyotik kullanıyor boğaz enfeksiyonundan. Gündüz otururken birden bacakları, kolları mosmor kesilip, titremeye başladı. Ömrümden ömür gitti, o anki durumumu, korkumu anlatmam mümkün değil. Hemen bize yakın olan Medical Park hastanesinin aciline koştuk, bir alerjik reaksiyon gösterdiğini, alerji iğnesi vuracaklarını söylediler. Kabul etmedim tabii ki. Orada ki çocuk doktorumuza koştuk hemen, telaşlanmayın, hızla ateşi çıkacak ve bu sebepten dolayı vücudu titreme belirtisi veriyor dedi, ateş düşürücü şurupla durumu kontrol altına aldı, minik kuzum biraz olsun açıldı. Daha sonra antibiyotiğin de artık fayda sağlamadığını, her ay düzenli olarak penisilin iğnesi vurulması gerektiğini söyledi. Nasıl içim yanıyor, nasıl üzgünüm. Tüm çocukluğum boyunca penisilin iğnesi olmuş birisi olarak, o iğnenin nasıl can yakıcı, nasıl kalça-bacak uyuşturduğunu çok iyi bilirim. HAYIR dedim, HAYIR başka bir yolu olmalı. Çocuğumun bademciklerinin 500 tane çocuktan belki birkaç tanesinde görülebilecek türde bir yapısı olduğunu ve sürekli olarak enfeksiyona maruz kalacağını söyledi. Tuttuk Ekol Kulak Burun Boğaz hastanesinin yolunu, bir de burada bir KBB uzmanının görmesini istedik. Rast gele Sezgin Öztürk isminde bir doktora muayene olduk. Doktorun da bir şans işi olacağını düşünüyorum, ve gerçekten çok şanslıyız ki böylesine alanında iyi bir doktorla tanıştık. Çınar henüz 27 aylık, 2,5 yaşında bile değil. Yaşının ve kilosunun bunu kaldırabileceğini, kendi eşine ve oğluna da aynı ameliyatı uyguladığını ve ilerisi için çocuğumun çok rahatlayacağını anlatarak bizi ikna etti doğrusu.

 Narkoz uzmanının muayenesi ve bir takım kan tetkikleri sonucu ameliyatı 1 hafta sonra gerçekleşti. Gece 12den sonra hiçbirşey yiyip içmedi. Ameliyat öncesinde meyve suyunun içine sakinleştirici şurup verip içirdiler. O sahneler çok komikti doğrusu, Çınar öyle bir gevşedi ki gülüyor, kahkahalar atıyor, herkese öpücük atıyor :)  15-20 dk. sürmesi planlanan ameliyattan 50 dk.da ancak çıktı kuzum. Tahmininden daha büyük bir geniz eti ve sol tarafı oldukça yapışık sorunlu bir bademciği varmış. Asıl sıkıntı ameliyat sonrasında başlıyor. İlk yarım saatte Soğuk su içmesi istendi, tabi yutkunamıyor, sürekli ağlıyor, zar zor birkaç yudum su içebildi. Sonrasında dondurma yemesi söylendi, fakat her çocuk gibi dondurmaya bayılan oğlumun dondurmayı göresi yoktu. 4-5 saat müşahade altında tutulduktan sonra evimize yollandık, bir diyet listesiyle birlikte.İlk birkaç gün sadece sıvı gıdalar, sonrasında oldukça yumuşak gıdalarla devam ettik. Çünkü kanama riski söz konusu. Tabi canı yanan ve sözden çokta anlamayan bir çocuğa birşeyler yedirip içirmeye çalışmak, yada istediği şeyin yememesi gerekenler listesinde olduğunu anlatmak oldukça zordu. Eve geldiğimizde ilk yemek istediği şey sucuktu mesela :) Dondurma, puding, ayran, yoğurt vs.. bıktı tabi. 2-3 kilo kaybetti bu zaman zarfında. Ama binlerce kez şükür ki bir sorun yaşamadık, doktorumuzun profesyonelliğinin yanında hastaneden de çok memnun kaldık. Çınar yaşlarında bir çocuk için bu ameliyatın çok erken olduğunu söyleyenler de oldu tabi. Fakat çocuğumun kullandığı sayısız antibiyotik ve yaşadığı sıkıntılı günler, bizi en iyi sonucu aramaya yöneltti. Umarım hayatı boyunca yaşadığı en büyük ameliyat ve hastalık sorunu bu olur.

Rabbim dermansız dert vermesin kimselere. Özellikle de çocuklarımıza. Çünkü onlara sadece gülmek ve mutlu olmak yakışıyor.

Sağlıkla kalın :)